Aslında hiçte öyle değilmiş, meğer dünyadan umudunu kesmiş kaybedeceği hiç bir şeyi olmadığını düşünen biraz şımarık, inançlarını yitirmiş, benciliyetini hala terk edememiş, herkesi ve her şeyi oyuncağı sanan, kırmak nedir bilmeyen ah almayı umursamayan kul hakkını ihlal eden bir ruh haline sahipmiş, sahipmiş diyorum, benim gibi beyin ve anlama düzeyi eksik biri ancak 6 yılı aşkın bir sürede bu durumu fark edebildi. Kul hakkına riayet etmeyen dünya ve ahiret saadetinden mahrum olur.
Öyküyü fazla dağıtmadan devam edelim; facebook, twitter vesaire gibi sözde sosyal insanı a sosyal yapan platformlar pek revaçta olmadığı bir dönemde diyalog kuruyorduk.
Arşivlediğim binlerce sayfalık metinler, güzel, sözler, hikayeler şiirler vardı, bunları konuşur yorumlar yapar, sohbet denen iletişimimizi sürdürürdük. İçimde bir hoşnutluk vardı pek konuşmazdı harika bir dinleyiciydi, fikirlerime düşüncelerime katılmazsa dahi buna eleştiri pek getirmez kendi bildiğini de içinde saklardı, bir yalanmışım gibi okurdu beni. Hayatında her şeyi aldığını sandığı anlarda çıka vermiştim karşısına o bana yalan diye bakıyor ben ona gerçek, insanlarımızın fark edemediği temel bir unsuru o da yaşıyordu, sanal olabilir, internet telefon benzeri durumlarda olabilir ama bilgisayarı kapayınca karşıdaki insanın hayatı durmazdı, çoğumuz telefonu, bilgisayarı kapattığımızda kendi açımızdan bir şeylerin durduğunu düşünürüz ama aksine durmaz devam eder, karşımızda atan bir kalp olduğunu unutur, insana üzgü sevinç, keder mutluluk veya üzüntünün olmadığınız düşünürüz ki şahsen ben öyle değilim, karşımdaki fazlasıyla öyleydi.
Ben ona katabilecek güzellik ararken o power off edince bilgisayarını benimde kapandığımı düşünüyordu, düşünüyordu diyorum çünkü bunu yaşadım.
Bana göre sohbet bir bilgi ve kültür transferidir. Gerek dinlerde ve gerek toplumsal hareketlerde sohbetler ve toplantılar eğitim unsuru olarak değerlendirilmiş insanlara eğitimler verilmiştir. Şahsım da sohbetlerinde söz konusu olan kişiye geyik muhabbetinden çok yaşamında ona fayda sağlayacak sohbetler sunmaya çalışıyordum.
Sohbetlerimdeki ilk ona yazdığım ilk hikaye fıratı aşan aşık gibi bir hikayeydi. Aşkın gözü kördür gibi bir şeydi anımsayamıyorum şuan ama konu özeti şöyle bir genç sevdiği için her gün bir nehri yüzerek geçer sevdiğine gelirmiş, gel zaman git zaman bu böyle devam ederken, genç bir gün sevdiğinin bir gözünün kör olduğunu fark etmiş nehre girip geri dönmek isterken boğulup ölmüş, çünkü genç yüzmeyi bilmiyormuş, o kadar çok seviyormuş ki gözünün kör olduğunu görmüyormuş, gördüğünde ise aşkının bittiğini ve aşkı için yüzme bilmediği halde yüzdüğünü anlatıyordu. Bunun gibi yüzlerce hikaye ve şiirlerle süslerdim sohbetimizi, o ise evet, hayır, hımm gibi niteliksiz hareketlerle katkı verirdi sohbetimize, tabi bunun katkı olduğu ne kadar söylenir o nu da siz okuyuculara takdim ediyorum.
Devam Edecek